16 Mayıs 2016 Pazartesi

Kore ve Politik Diziler ^^

Merhabalar arkadaşlarrr!!!
Bugün size neden Kore dramalarından vazgeçemediğimi ve senaryoların altında yatan güzel mesajları göstermeye çalışacağım. Kore dramaları bana gerçekten çok şey kattı diyebilirim. Gerek kişiliğime güzel katkıları oldu gerekse olaylara bakış açımı genişletti. Aynı zamanda pes etmemeyi ve haksızlıklar için savaşmayı gösterdi. Gerçekten o kadar güzel öğütler verip öyle güzel şeyler öğretiyor ki, vay bee..iyi ki izlemişim, diyorsunuz.

Çoğumuz biliyoruz ki Kore dramalarında politika önemli bir yer tutar. Her kötü olayın altından yozlaşmış bir ya da birkaç iş birlikçi siyasetçi çıkar. Bu yüzden Korelilere cidden hayranım. Başkanları, siyasetçileri, savcıları ve önemli güç sahibi insanları dizilerde yerden yere vuruyorlar resmen. Dizilerde bu yolsuzluklarını gösterip halkın savaşını anlatıyorlar ve bir nevi halkı bu tehlikeye karşı uyarıyorlar bence. Böylece de bu baştaki insanlar hareketlerine ve sözlerine gerçekten daha dikkat ediyorlar (bizimkilerle karşılaştırınca). Türkiye'de politikacılara karşıt olan diziler neredeyse hiç yapılamadığından bu dramalar bende bu kadar çok hayranlık uyandırıyor ve izlerseniz eminim ki siz de ağzınızı açık bırakacak şeyler görecek, yanlış bir politikanın nelere yol açtığını fark edecek, kendi ülkenizdeki yolsuzluklardan benzerlikler bulacak ve buldukça benim gibi doğruları haykırmak isteyeceksiniz  !  ;)  O zaman bu dizilerin siyasi pencereden nasıl göründüğüne bakalım mı ne dersiniz? :)

DİKKAT! BURADAN SONRASI SPOILER İÇERİR! ^^

1- City Hunter (2011)



Aynı adlı Japon mangasından uyarlama bir dizidir. Aslında bu dizi diğer anlatacaklarımdan biraz farklı olarak tamamen siyasi olaylar üzerine kurulmuş bir dizi.  Olay en baş siyasetçilerin (bakanlar, başbakan falan) kendi çıkarları uğruna yaptığı büyük bir hatadan doğan sonuçları ve tek tek nasıl bu hatalarıyla yüzleşip çukurun dibini boyladıklarını anlatıyor. Her defasında oh olsun dediğim ve sürünmelerini görmenin büyük haz verdiği bir diziydi :D

Baş rolümüzün (Lee Min Ho) asker olan babası ve babasının arkadaşı devletin yürüttüğü bir operasyonda ekibi ile birlikte devlet tarafından öldürülüp bir kenara atılır. Fakat babasının arkadaşı hayatta kalmayı başarmıştır. Daha yeni doğmuş bir bebek olan baş rolümüz bu adam tarafından annesinden kaçırılır ve uzaklarda dövüş sanatları ve bir sürü ders alarak yetiştirilir. Büyüdükten sonra da Kore'ye gelip bu devlet adamlarını hedef alır. Babası diye bildiği aslında babasının arkadaşı olan adam bu devlet adamlarını öldürmeyi hedeflese de o buna karşıdır; suçlarını tüm halka ilan edip yaptığı tüm yolsuzlukları ortaya çıkarır ve adalete teslim eder. Böylece halk arasında (mangadan esinlenilerek) "City Hunter" adıyla bilinen isimsiz bir kahraman olur.

Bu yolsuz devlet adamları arasında devletin vergilerini cebe indiren, hasarlı ve defolu askeri mal alıp kalan parayı kendine yamayan bakanlar mı dersiniz, bunların üstünü örten ve yargıyı engelleyen savcılar mı dersiniz her şey (siyasette ne kadar pis insanlar olduğu) bu dizide gayet açık bir şekilde gözler önüne seriliyor. Kahramanlarımız: adalet için savaşan bir savcı ve seneler önce devletin ihanetine uğramış askerlerin başına gelenleri ortaya çıkarmaya çalışan baş rolümüz de bu haksızlıklar için ne olursa olsun sessiz kalmamamız ve tüm gücümüzle savaşmamız gerektiğini öğütlüyor ve iyi birer vatandaş olarak yapılması gereken en önemli şeyleri bize gösteriyor. ^^ <3  (Tabi işin içinde aşk olmazsa olur mu? :)) )




2- Pinocchio (2014)


Veee en sevdiklerimden biri. ^^ Bu dizinin bana çok şey kattığını söyleyebilirim. Dizi baş rolün, babasının üstüne atılan bir suç ve onun ölümünün ardından hayatının medya yoluyla nasıl mahvedildiğini, medyadan nefret ettiği halde televizyon dünyasına girip yolsuzluklara baş kaldıran bir genci anlatıyor. Politikacıların, devlet adamlarının ve kapitalistlerin medyayı nasıl kendi lehine kullanıp insanların gözünü boyadığını ve suçlarını kolayca örtbas ettiğini gözler önüne seriyor. Açıkçası bu dizinin bende yeri ayrı çünkü medyanın korkunç manipülasyon gücünü bu dizide gördüm ve artık yapılan haberlere gerçekten inanmıyorum. Hepsinde eksiklik ya da fazlalık olduğuna eminim.

Daha da açıklayacak olursak: baş rolümüzün (Lee Jong Suk) babasının üstüne atılan bir suç ve bu suçu yalan haberlerle süsleyen, siyasetçiler ve kapitalistlerin maşası haberciler ve spikerler, bir ailenin dağılmasına neden olurlar. Çocuk başka bir ailenin yanında büyür ve ilk başta tamamen karşı olsa da, sonradan bu korkunç medya dünyasına adım atar ve asıl medyanın ve doğru haberciliğin ne olduğunu kanıtlamak için savaşır.

Bu diziyi izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum! Gerçekten çok değerli bir dizi. İzleyin ve biz gerçekleri duymak isterken asıl olanları görün derim :))

Aaaa unutmadan! :D Burada da çok şeker bir çiftimiz var tabi ki :D ^^ Ve dizinin ismi neden pinokyo diye sorarsanız baş roldeki kızımızın nadir olan "pinokyo hastalığı" var (gerçekte öyle bir hastalık yok^^); yani yalan söyleyince hıçkırmaya başlıyor. Buna rağmen kız spiker olmak istiyor. Spikerlerin dünyası yalan ve abartıyla dolu olduğu için hiçbir yayın kanalı kızı kabul etmiyor. Yalan söyleyemediği için o da başrol erkeğimiz gibi doğru haberciliği tüm gücüyle savunuyor ve yalancı medya ile bir savaşa giriyor.^^ (Bunu siyasi yönü çok olmadığından burada not olarak geçiyorum^^)



Çok uğraştım ama ikisinin ilişkisi dışındaki bölümleri gösteren fazla video bulamadım (sanırım çiftimiz çok beğenilmiş :D). Diğer habercileri ve uğraşlarını gösteren en iyi video buydu :)

3- Healer (2014)


Bu dizimiz de habercilik üzerine kurulmuş bir dizi. Medyanın ve siyasetçilerin halkın görüşlerini nasıl yönlendirdiğini, insanları nasıl uyuttuklarını, yoluna çıkan ve doğruyu savunan insanları nasıl ezip geçtiğini çok daha iyi görebileceğiniz bir dizi. Diğerinden farklı olarak bu dizi sizi çok fazla gerecek ve resmen bu yolsuzları parçalamak isteyeceksiniz. Açıkçası bu dizi benim bakış açımı çok genişletti ve kendi ülkemdeki politik olaylardan da örnekler çok gördüm. ^^ (baştaki insanı bizim değil de başkalarının bizim yerimize seçtiği gibi ). Güçlü insanların devrilmesinin ne kadar zor olduğunu burada anladım ama hiçbir yanlışın kimsenin yanına kalmayacağını, doğru için savaşıldığı sürece zor da olsa elde edilen başarının ne kadar tatlı olduğunu bu dizi ile tadabilirsiniz. ^^

Öncelikle baş rol erkeğimiz (Ji Chang Wook) bağımsız çalışan "healer" kod adlı bir taşıyıcı. Müşterilerden, birisini araştırmak, önemli bir belge teslim etmek gibi gizli görevler alıyor ama belli prensiplerinin dışına çıkmayan biri. Derken yolu küçük bir internet haber sitesi muhabiri baş rol kızımız ile yolsuz politikacıların korkulu rüyası çok ünlü bir muhabir ile kesişiyor. Bu üçünün aslında geçmişlerinden gelen ortak bir yaşanmışlıkları var ve bu geçmişteki olaya devlet adamlarının pis ellerinin bulaştığını öğrendiklerinde onlara karşı hepsi birlikte savaşa giriyorlar. Ne kadar zorlansalar da yılmadan gerçekleri gün yüzüne çıkarmak için hayatlarını ortaya koyuyorlar.

Kesinlikle izleyin; pişman olmayacaksınız :))



BONUS:

Leyla ile Mecnun



İzlenme oranlarının gayet yüksek olmasına ve çok fazla seveni olmasına rağmen aksinin söylenerek yayından kaldırılması ve buna bazı devlet adamlarının siyasi eleştirilere karşı hassaslığının neden olduğunu düşündüğüm en sevdiğim Türk dizisi :(


Kore vs. Türkiye

Öyle görünüyor ki böyle yayınlar Korelilerin üzerinde de bayağı etki bırakıyor. Gördüğüm kadarıyla Kore'de politikacıların hataları asla affedilmiyor ve tamamen halk tarafından dışlanıyorlar. Güney Kore'de 2014'teki Sewol gemi kazasından sonra hükümetine yöneltilen eleştirilerden dolayı başbakanın istifa ettiğini biliyor muydunuz?! o.O Resmen helal olsun deyip adamın alnından öpesim var yani :D (abartmayalım ama takdir ettim :D) Bunu duyduğuma çok şaşırmıştım çünkü bizim hiç alışık olmadığımız bir şey. Bizde insanların ölümüne neden olunsa da, herkes hükümete karşı olsa da iktidar koltuğuna sıkıca yapışırlar ve bırak istifayı hatalarından dolayı özür bile dilemeyip üstüne üstlük terbiyesizliğini kanıtlamak için elinden geleni yaparlar. (dikkat: kişisel görüş ^^)

Bknz: Soma maden kazası

Aynı korkunçlukta bizde de büyük bir kaza oldu ve o zamanki geri dönüşler nasıldı? Bir tarafta gemi batınca istifa eden başbakan diğer tarafta denetlenmiş olması gereken madenlerin patlamasından sonra hiçbir mahcubiyet göstermeden bunların "olağan şeyler" olduğunu söyleyen bir başbakan. Yorum sizin canlar :) <3


Eveet şimdilik bu üç dramayı tanıttım ama tabi ki sadece bu diziler değil, bu konuları işleyen daha bir sürü film ve dizi bulunmakta. Tekrar ediyorum: gerçekten Korelilerin bu özgür yayıncılığına, savundukları düşüncelere ve insanları doğruya yönlendiren bu kadar güzel ve eğitici dizilerine hayranım. Hiçbir sansür ve yayından kaldırma olmadan bu kadar rahat yayın yapmaları da kocaman bir tebriği hak ediyor bence. İşte "Neden Kore?" sorusuna en öncelikli cevaplarımdan biri de bu. ^^

Daha fazla uzatmadan yazımı burada sonlandırıyorum ve hepimiz için daha güzel günler diliyorum çingucuklarım :) Hoşçakalııınnn!! <3


7 Mayıs 2016 Cumartesi

Gurmeden tavsiyeler :)

Tekrardan merhaba çingularr!!!
Öncelikle umuyorum ki yazılarım size Kore hakkında yararlı bilgiler veriyordur ve yazılarımdan memnunsunuzdur. Genelde kendi deneyimlerimi paylaştığım için yazılarım pek geniş kapsamlı olmuyor ama birinci ağızdan olduğu için daha yararlı olacağını düşünüyorum <3 
Bu yazımda size her  zaman dizilerde gördüğümüz ve izlerken ağzımızı sulandıran (ve benim de tattığım) Kore tatlarından bahsedeceğim. İlk önce şunu söylemeliyim ki gerçekten çok çok farklı bir damak tadımız var. Görmeye alışkın olduğumuz bu yemekler hakkında sorduğumuz "Acaba tadı nasıldır? Yenebilir mi? Kore'ye gidersek aç kalır mıyız?" gibi sorulara aradığınız cevapları bu yazıda bulabilmenizi umarak anlatmaya başlıyorum..Hazır mıyızzz? 

Ne kadar çok yemek istediysem de bazı Kore yemeklerine gerçekten alışamadım. Bazı beğendiğim tatlar da yok değil hani...Tüm Koreli arkadaşlarımdan şimdiden özür diliyorum ama bu yemeklerinizin kötü olmasından kaynaklanmıyor sadece damak tatlarımız çok farklı olduğundan :) <3 Ve özellikle söylüyorum: bu yazı yüksek oranda kişisel görüş içerir. Benim düşüncemden çok farklı düşüncede arkadaşlarım var. O yüzden sizi etkilemiş olmayayım. Siz de bu yemekleri deneyin ve doğruluğumu sorgulayın derim ben. Bakarsınız en favori yemeğiniz bu yemeklerden biri olur, belli mi olur :) ^^

1- Ramen (Ramyun/Noddle/Erişte)



Çoğumuzun bildiği gibi ramen Kore'nin en gözde, olmazsa olmaz yemeği. Çoğu insan onu "erişte" ya da "noddle" olarak da bilir. O kadar sürekli gördüğümüz ve sürekli yenen bir şey ki Kore ile özdeşleşmiş durumda. Tabi sadece Kore'de demek yanlış olur çünkü onun asıl kökeni Japonya ve Çin sanırım. Ama bir Uzak Doğu ülkesi olarak en temel Uzak Doğu mutfağı ürününü çokça benimsemişler ve sürekli de yiyorlar tabi :D Eğer hala denemediyseniz en yakın Uzak Doğu restoranına (Kore tercihmdir) gidip bir tadın ya da en yakın marketten alıp evde yapın derim :)

Gelgelelim tadınaa...Şimdi çaylak bir gurme olarak ( :P ) ramenin tadını çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Gerçekten çok denedim. Defalarca farklı hazır noddle'lar aldım ama olmadı malesef. Nedenini sorarsanız şöyle ki Kore yemeklerinde gerçekten neredeyse tuz yok gibi. Yani ağzınıza eriştenin tadı falan gelmiyor sadece hamur çiğniyorsunuz gibi ama tuzsuz (yani en azından bana öyle gelmişti). Ağzınıza gelen tat baharatlar ve acı varsa da biraz acılık. Fakat şunun da altını çizeyim seven ve sürekli yiyen Türk arkadaşlarım da yok değil.

 Her neyse inat ettim seveceğim bu yemeği :D Bir gün Koreli bir unniciğim bana ramen yapmaya söz verdi (şimdi düşündüm de canım benim ya uğraştı o kadar :) ) Ama öyle hazır mazır değil yani baya yumurtalı, salçalı, yosunlu falan. (Resmi de aşağıda, iyi ki çekmişim bak siz de görmüş oldunuz :))

Sonra ne oldu dersiniz? Tabi yine olmadı. Yine bir türlü uyduramadım damak tadıma:( Yosunu merak ediyorsanız ramenin içindeyken maydanoz gibi geldiğinden garip bir tat vermedi (bildiğimiz sebze gibi). Ağza gelen tat biraz baharat tadı açıkçası. Dediğim gibi erişteler bana göre tuzsuz olduğundan onların tadını çok aldığımı söyleyemeyeceğim ama Korelilerin damak tadı farklı olduğundan ve bu tatlara alışık olduğundan onların çok sevdiği bir yemek. Hem pratik hem doyurucu :))

Ne olursa olsun, ne kadar damak tadıma uymamış da olsa bu resimde gördüğünüz yemek bu hayatta yediğim en güzel yemeklerden biriydi. Sevdiğiniz bir insanın sizi düşünerek yaptığı yemekten daha güzel bir yemek olamaz bu dünyada. O yüzden ramenin bende hep özel bir yeri vardır ve her yiyişimde bu yemeği hatırlarım. Bu güzel el yapımı rameni yememi sağlayan o canım unnime tekrar tekrar teşekkür ediyorum. <3 ^^

2- Kimbap 

Resimde gördüğünüz "kimbap"ı bir Kore restoranına gittiğimde yemiştim. Şekil olarak suşiye benzetilse de çok farklı. Tabi içinde pirinç var yine ama çiğ balık falan değil :D Yosunun üzerine serilen pirinç ve onun da üzerine konulan havuç, salata, et gibi garnitürlerle sarılıp, dilimlenip servis edilen güzel bir atıştırmalık. Gayet güzel ve belki de sağlıklı denebilecek bir atıştırmalık bence. İlk yediğimde korkarak denedim ya sevmezsem diye ama beğendim. ^^ Sizin de gönül rahatlığıyla yiyebileceğiniz bir yemek. Dışındaki yosun sizi korkutmasın, kötü değil, güzel bir tat veriyor. Tabi şunu söylemeden edemeyeceğim: yosunun fazlasını kaldıramayabilirsiniz :D Şahsen birkaç dilimden sonra midem biraz bulandı ve yosunu çıkararak yedim ama yeni denediğimden olsa gerek. Yemeye devam edildikçe ona da alışılacağından eminim ^^




3-Ddukbokki (Baharatlı Pirinç Keki)

Öncelikle şunu söyleyeyim Koreliler pirince ne yağ ne tuz koyarlar (genelde pilav makinelerinde pişirirler). O yüzden yemek çubuklarını Korelilerin pilavını yerken rahatlıkla kullanabilirsiniz ama Türk usulü pilav yağlı ve tuzlu olduğundan çubuklara düşman sanki, üzerinde durmuyorlar bile :D Farkettiyseniz Koreli arkadaşlarımızın neredeyse her yemeğinde pirinç var ve bu onların temel besini. Sabah, öğle, akşam her öğünde yanlarında bir kase pilav hep olur (aynı bizim ekmeksiz yiyemememiz gibi). Ayrıca pirinçle daha önce görmediğimiz şeyler de yapıyorlar. Şahsen ben pirinç kekini gördüğümde bu kimin aklına gelmiş dedim helal olsun yani :D Pirinç desen pirinç değiilll...başka benzetecek bir şeyim de yok valla (kısaca aşağıdaki resimde görüldüğü gibi) :D

Baharatlı pirinç kekimiz - ddukbokkiciğimize öyle kek mek denildiğine bakmayın bildiğiniz pirinçten yapılmış tek başına tadı olmayan birşey. Özellikle benim yiyemediğim tek Kore yemeği sanırım :D (Rameni bile daha rahat yediğim gerçek). Her tarafı baharatlı sosla sarılmış bir yiyecek. Tarif edecek olursam tek söyleyebileceğim şey ağzınıza sadece baharatların tadının geldiği ve acılığının ağzınızı biraz yaktığı olur. Pirinç kekinin de kendine özel bir tadı, yani ağızda bıraktığı herhangi bir tat yok. Pirinci yağsız tuzsuz pişirip yediğinizi düşünün öyle bir tat işte. Dediğim gibi tuz, şeker, un ve hamur işi gibi gıdalardan vazgeçemeyen bir toplum olarak bu tatlar bize garip geliyor çünkü alışkın olduğumuz tatları yani "beyazları" bu yemeklerden pek alamıyoruz. Ama sık sık bu yemekleri yemeye devam etsek bizim de alışacağımıza şüphem yok :) ^^




3-Mandu

Görünüşünden,yapılış şeklinden ve isminden bizim "mantı"mıza çok benziyor. Hatta bunu görünce o kadar sevinmiştim ve şaşırmıştım ki bir ortaklık daha buldum diye havalara uçmuştum. Bildiğime göre mantının kökeni Çin ve Çince'de "mantou" olarak biliniyor. Anadolu'ya Orta Asya Türkleri ile gelmiş ve Fatih Sultan Mehmet'in de çok yediği bir yemekmiş (genel kültür olsun ;)).

Mandu da genel bir Uzak Doğu yemeği olarak Kore mutfağında da var ve dizilerde yenildiğini çok görmesek de "Old Boy" filmini izlediyseniz eminim manduyu iyi biliyorsunuzdur :D Bazı farklı özellikleri dışında bizimkiyle neredeyse aynı. Birincisi biz mantıyı küçük hamur parçalarıyla yaparken onlar daha geniş parçalarla yapıyorlar. İkincisi biz suda haşlarken onlar bazen de kızartıyorlar. İçine de et, sebze ve pirinç gibi şeyler koyuyorlar. Ben haşlama da gördüm aslında ama benim yediğim kızartılmıştı.

Resimde gördüğünüz, bir arkadaşımla gittiğim Kore restoranında yukarıdaki ddukkbokki ve kimbapla birlikte sipariş ettiğimiz mandu (yanındaki baharatlı sos ile servis edilmişti).  Bana göre güzeldi ama gideyim de bir daha yiyeyim demem herhalde :D Görünüşte benzer olsa da bizim alışık olduğumuz haşlanmış, bol yoğurtlu, sarımsaklı ve salçalı mantıdan farklı tabi ki (daha çok kızartma gibi) :) Ama denemeden olmaz; yiyin, güzel mi değil mi siz karar verin. ;)



Bu da haşlaması olmalı o.O <3

Bonus: 

Benim açımdan Kore yemekleri böylee...Çok güzel yemekleri var ve görünüşlerinin ağzımızı sulandırdığı kesin. Fakat bazı damak tadı farklılıkları var ve onlar da yemeye devam edildikçe değişebilir tabi ki.

 Peki hepimiz merak ediyor muyuz onlar bizim yemeklerimizi nasıl görüyor diye? Ben çok merak ettiğimden Koreli arkadaşlarıma hep sordum ve hatta sevdiği yemekleri anneme yaptırıp eve çağırdığım arkadaşlarım da oldu (aslında ailem davet etmişti :D). Sizin de merak ettiğinize eminim onun için biraz bahsetmek istiyorum.
Mesela bir unnime en sevdiği Türk yemeklerini sorduğumda söylediği şeyler: köfte, dolma ve börekti. Ayrıca bizim yaptığımız pilavla onlarınki farklı olsa da bizim pilavımızı sevdiklerini de söylediler. Ama yiyemedikleri bir şey var: yoğurt. Belki yerler ama çok severek yediklerini sanmıyorum çünkü onlarda yoğurt diye bilinen şey marketlerde satılan meyveli yoğurtlar. Sade yoğurt onlara pek yenilesi gelmiyor yani :D (süt ürünlerini de çok tükettiklerini görmedim). Ayrıca Koreliler tatlıya çok düşkün insanlar olmadığından hep hafif tatlılar tüketiyorlar. Hatta tatlı kültürleri yok bile diyebilirim (Türk mutfağının yarısı tatlıdan oluşunca tabi ilginç geliyor :D ). Genelde tatlı yerine meyve tarzı şeyler tüketiyorlar ve onlara çok şekerli ve ağır geldiği için şerbetli tatlıları çok sevmiyorlar.
Tabi bu anlattıklarım yine kişiden kişiye değişir, her insanın damak tadı farklı da olabilir. Onun için sizin de bu konuda bildikleriniz varsa yorum yapmayı unutmayın. Karşıt görüşlere de destekleyici görüşlere de her zaman açığım. Yanlış bildiğim varsa düzeltin, her zaman sizi dinliyor olacağım. ^^ <3

Veee bir yazının daha sonuna geldik çingudıl... Diğer yazılarım için de çok bekletmeyeceğimi söyleyerek hepinizi öpüyorum ve en güzel hayallerinizin gerçek olmasını diliyorum. Hoşçakalın, Kendinize iyi bakın, mutlu kalın...Annyeong!! ^^





5 Mayıs 2016 Perşembe

Gezelim-Görelim :)

Güzel ve serin bir bahar sabahından merhabalarrr !! :)  
Yeni yazımda hangi konuya öncelik versem diye düşünüyordum ki dedim artık bahar geldi ve yazın da eşiğindeyiz. Yani bu ne demek? Seyahatler başlasın demek tabi ki!!! Vakit gezme ve yeni yerler görme vakti ve o yüzden bugün canımcım sizlere Güney Kore'de (benim de gitme hayaliyle gecemi gündüz ettiğim) gezilecek ve hayran kalınılması en muhtemel güzelliklerden bahsedeceğim. Başlayalım o zaman...^^


1-Yeouido Park

Spring Flower Fest
 İlk olarak en sevdiğim gözdem Yeouido Park ile başlamak istiyorum. Ayrıca bu yazıyı şimdi yazmak istememin nedeni de özellikle burası. Benim hayatımda gördüğüm "en peri masalından çıkmışcasına" olan yer :D Bahar geldi dedim dedim de bahar dediğimde aklınıza ilk gelen şey ne ? Kiraz çiçekleri tabi ki!! Baharda ne yapmak gerekir? Kiraz çiçeklerini görmek tabi ki!! 

Gececiler için <3

Açıkçası Kore ile ilgilenmeden önce kiraz çiçeklerinin bu eşsiz güzelliğinden, hatta varlığından bile haberim yoktu diyebilirim. Hepiniz dizilerde çokça görmüşsünüzdür. Baharda çekilen dizilerde dış çekimlerde özellikle kiraz ağaçlarını görürüz. E tabi yani diziye romantiklik katmak için daha güzel ne olabilir?

Ben değilim keşke ben olsaydım  :D
 (yaprakları görmeniz için ^^)




O yüzden Kore'ye gidecekseniz özellikle bahar aylarını seçmenizi, ya da bahar aylarını tatil planınıza denk getirmenizi şiddetle tavsiye ederim. Neredeyse sırf kiraz çiçekleri için yaratılmış güzeller güzeli Yeouido parkı da gezilecek yerler listenizde bir numaranız olsun. Eminim ki en beğendiğiniz yerlerden biri olacak ve defalarca gitmek isteyecek kadar hayran kalacaksınız.  Temiz bahar havasında güzel bir yürüyüşle harika bir gün geçirebileceksiniz. Ayrıca rüzgar estiğinde uçuşan pembe pembe yapraklar sizin kalbinizi eritecek ve bir peri masalının baş kahramanı gibi hissettirecek. :) 




Ünlülerin perspektifinden: 

Hyeri               Instagram: hyeri_0609

No Min Woo             Instagram: icon_stagram

Seo Kang Joon         Instagram: seokj1012

2-Namsan Tower (Namsan Kulesi)




Veee geldik en sevdiğim yerlerden birinee...Namsan Kulesi benim için her zaman hayran olunası bir yer olmuştur. Harika Seul manzarasıyla aşıkların ilk durağı ve aşk kilitleriyle sevgililerin aşklarının kalıcılığına doğru ilk adım attıkları yer.


Aynı zamanda Seoul N Tower olarak da bilinir ve hem gece hem gündüz ayrı güzeldir. Ve en bilindik özelliği de dediğim gibi aşk kilitleridir. Paris'te de şahit olduğumuz bu aşk kilitlerinin en masumu bana Seul versiyonları geliyor nedense. Kore dizilerinde ve filmlerinde gördüğümüz diğer ülkelerde olmayan saf ve güzel aşklardan olsa gerek ne dersiniz? :))




İşte Namsan Kulesi'ni sevmemin en açık nedeni güzel mi güzel, tatlı mı tatlı, rengarenk, sıcacık ve sevgi dolu aşk kilitleri. Sevgililer gelip adlarının ve dileklerinin olduğu kilitleri buraya asıyor ve sanırım anahtarı da atıyorlar. Bu kildin onları birbirlerine bağlamasını ve ilişkilerinin sonsuza kadar sürmesini diliyorlar. Çok tatlış bir düşünce değil mi ? ^^



Peki gerçekten bu kilitler işe yarıyor mu? pek sayılmaz :D  en azından her zaman değil ^^ Koreli bir arkadaşım da buraya sevgilisiyle geldiğini ve kilit astıklarını söylemişti. Tabi ki sonraki cümle "ama ayrıldık" oldu :D Tabi ki böyle şeylere inanılmaz ama yapılan şey, düşünülen ve niyet edilen şey çok güzel değil mi? Türkiye'de de böyle bir şey olsa güzel olur muydu dersiniz? Eğer olmasını isteseydiniz neresi olabilirdi sizce? 


*Galata Kulesi zaten daracık, Pierre Loti desem mezarlık Galata Köprüsü desem balıkçılar var ben bilemedim :D ---Büyükada olabilir mi acaba? o.O   (Sadece İstanbul'u iyi bildiğim için İstanbul'dan örnek verdim. Sizin şehirlerinizde nereler olabilir? yorumları bekliyorum :) )


3- Jeju Adası

Hayatımda gitmek istediğim yerlerin en başında geliyor. Beni neden bu kadar kendine çekiyor bilmiyorum ama deniz olmadan yaşayamayan ben için her tarafı sularla çevrili bu güzel ve aşk dolu ada benim için vazgeçilmez bir mekan. Özellikle balayı tatili için harika bir yer olabilir (şahsen ben balayımı burada düşündüğüm için :P hayaller ve hayatlar işte ama inşallah diyelim biz :D) 




Baharda Jeju'nun çiçekleri <3

Çoğu dizide gördüğümüz uğrak tatil mekanı ve cennet gibi bir yer. Mis gibi bir doğa ve uçsuz bucaksız okyanus ve havadaki okyanus kokusu...(tabi bunlar benim güzel hayallerim gittiğim falan yok - henüz! :D)




İşte seongsan Ilchulbong Dağı...Volkanik bir dağ ve gitmek istediğim Jeju adası cevherlerinden biri ve bildiğime göre UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde. Ilık bir bahar gününde burayı gezmek ve güzel bir yürüyüş size çok iyi gelecek :)







   Jeju adasının ünlü heykelleri...









Vee geldik işin ilginç kısmına :D Jeju adasında, çok şaşırdığım ve dünyanın hiçbir yerinde daha görmediğim, 2004'te açılan cinsellik odaklı heykel parkı. Görmeyen ve duymayanlar çok şaşırabilir çünkü gerçekten çok çok açık ve filmlerde bile zor görebileceğiniz türden cinsellik içeriyorlar. 18 yaşından küçükler kesinlikle bakamaz yani o yüzden buraya sadece en masum ve "giyinik" fotoğrafı koyuyorum ama merak edenlerin google görsellere "Jeju Island Love Land" yazması yeterli :D  (küçükler uzak dursun!!)



Ayrıca 2014'te malum Sewol gemi kazası Jeju Adası'na gitmek üzere yola çıkan turistik bir geminin batması sonucu olmuştu. Haberlerde de izlemiştik ve gerçekten çok üzücüydü. Başbakan bile istifa etti (Bu gerçekten Korelilerde hayran kaldığım bir şey - bu konudan diğer yazımda bahsedeceğim). Hatta kazanın üzerine şarkılar bile yazıldı ve her sene anılmaya devam ediyor. Buradan tüm kalbimle bütün Güney Kore halkına ve kazazedelerin yakınlarına başsağlığı diliyorum. Umarım bir daha böyle bir facia yaşanmaz ve önünüzde daha aydınlık günler olur. <3




4-Busan Türk şehitliği

Kore'ye gittiğinizde uğramadan geçmemeniz gereken, gitmişken milli değerlerimizi de görebileceğimiz bizim aziz Mehmetçiklerimizin yattığı Busan Türk şehitliği...
Busan başkent Seul'den uzak olsa da Güney Kore'nin en büyük ikinci şehri ve Seul gibi o da bir metropol. Aynı zamanda okyanusa kıyısı var ve yazın tatile gidilen yerlerden biri. Böyle bir şehirde Kore Savaşı'nda şehit olmuş askerlerimiz için çok güzel bir şehitlik yapılmış. 



Açıklamak gerekirse Koreliler Türkiyeyi kardeş ülke olarak görür ve savaştaki yardımlardan dolayı minnettardırlar. Hatta savaşta oraya giden bazı Türkler de orada kalmış ve Korelilerle evlenip aileler kurmuşlardır. Koreli gençler bu konuda biraz daha bilgisiz olsa da yaşlı amcalar bir Türk gördü mü boynuna atlayacak gibi olur. Sultanahmet'te Güney Kore Expo'su olduğu zamanlarda amcaların olduğu bir standa gitmiştim ve Türk olduğumu söyleyince (Sultanahmet'te genelde yabancılar gezdiği için :D) çok sevindiler, kardeş ülke olduğunu söyleyip çok yakın davrandılar; yüzlerinden gülümseme eksik olmadı ve benimle hemen fotoğraf çektirmek istediler. Gerçekten çok duygulanmıştım ve seneler geçse de iki ülke arasındaki bağların hala devam ettiğini görmek (özellikle bizi dost olarak gören ülkeler çok olmadığı için) tarif edilemez bir duygu yaşattı.
Zaten küçüklüğümden beri (daha Kore ile ilgilenmeye başlamadan) hakkında  bir şey bilmediğim halde, ailem sayesinde Güney Kore'yi kardeş ülke olarak benimsemiştim (annem hep kardeş ülkemiz olduğunu söylerdi). Ama kendi gözünüzle bu yakınlığı gördükten sonra daha iyi anlıyorsunuz.
Her neyse uzun oldu ama planlı olmasa da  neden Güney Kore'yi bu kadar çok sevdiğimi ve ilgilenmeye başladığımı anlatmış oldum, iyi oldu ^^ :D 

Vee bonus: 


 Güney Kore'nin en ünlü şarkıcılarından Bigbang'den Taeyang ve 2NE1'dan CL: 
"CL ile birlikte kebap #kardeşülke  #Türkiye"



Super Junior'dan Heechul:

"Türk kebabı çok lezzetli!! Türkiye'ye gidip de yiyemesem de... :'( her zaman Türkiye'deki bebeklerimi (hayranları) hatırlayacağım... <3 <3 <3 #kardeşülke #Türkiye"



Super Junior'dan Donghae İstanbul Music Bank konserinde Türk bayrağını öperken ^^



Eveet, bu yazının da sonuna geldiik ^^...Umarım bu yazımın size güzel etkileri ve yararı olur :) Bir gün yolunuz Kore'ye düşerse umarım hatırlanacak bir sürü güzel anı toplarsınız <3 En güzel günlerinizi ve hayallerinizi yaşamanız dileğiyle, bir sonraki yazıda görüşmek üzere...Hoşçakalınn!! <3










10 Nisan 2016 Pazar

Bilmeden Gitme, Okumadan Geçme

Tekrar merbahalarr!!
Bugün size tanıştığım Koreli arkadaşçıklarım ile olan deneyimlerimi ve Korelilerin gerek şaşırdığım gerek takdir ettiğim bazı özellikleri, görüş ve alışık olmadığımız adetlerini paylaşacağım. Ne kadar benzer kültürler de olsak, aslında bir o kadar da uzak olduğumuzu söyleyebilirim. Aramıza giren mesafelerin götüremediği şeyler olduğu gibi bu iki kültürü farklı kılan bir sürü şey de var aslında. Peki o zaman hepimiz gözlerimizi açıp heyecanla okumaya hazır mıyız? ^^

1- Selamlaşma biçimi

Açıkçası önce bu konudan bahsetmek istedim çünkü beni şaşırtmıştı :D Türklerde biliyoruz ki tanıdığımız birini görünce öpüp sarılmadan durmayız. Hem ayıptır hem de bu garip gelmez; illa ki (Cem Yılmaz'dan olmasın) iki yanağa 45 dereceden bir öpücük kondururuz.

Bir gün Koreli bir arkadaşıma (erkek olur- pek birşeyi değiştirmiyor ama söylemiş olayım) söz verdim ve ona İstanbul'u gezdirdim. Sultanahmet'in ve başka bir gün de Kadıköy'ün altını üstüne getirdik. Yedirdim içirdim sohbet ettik biraz Türkçe öğretmeye çalıştım o Korece öğretti vesaire. E insan arkadaş gibi hisseder o kadar yakın olmuşsunuz kaç gün gezmişsiniz dimi? Ayrılacağımız zaman ben de ne yaptım? Tamam o zaman görüşürüz dedim, otomatikman elini tuttum ve hop kendime çekip bir sağdan bir soldan 'gayet normal bir şekilde' öptüm (Resimde görüldüğü gibi :D). 

Çocuk öyle bir sıçradı, şaşırdı ki kendimden ölesiye utandım. Dedim yanlış anlama, bizde herkes birbirine veda ederken falan böyle selam verir sizde bu garip mi diye sordum. Evet biz arkadaşlarımızla ayrılırken sadece el sallar annyeong deriz böyle olmaz ondan şaşırdım dedi. Tabi utancımdan yerin dibine girdim.


Çocuğun gözünde ben (temsili) :D
Not: Çok samimi olup hemencecik kolunuza giren de yok mu, var tabi (belki kız olduğu içindir :)) ama istisnalar kaideyi bozmaz :D

Bende de salaklık yani hiç mi dizilerde görmedin insanların mesafeli olduğunu? Sonradan  aklıma dizilerdeki "kusura bakma Amerika'dan geldi o yüzden fazla samimi" klişesi geldi. Suç bende yani hiç düşünmeden davrandım, aklıma gelmedi Kore'de insanlar nasıl vedalaşıyor diye ama o kadar alışkanlık olmuş ki artık bizim kültürde yeni tanıştığımız insanlara bile tokalaşıp öperek selam veriyoruz. Hatta bazı yerlerde öyle teyzeler var ki iki de değil: ikinci öpücükten sonra çekilince omuzlarından tutup üçüncüyü kondurmadan da bırakmıyorlar :D

Yani demek istediğim ülkelere göre selamlaşma farklılık gösteriyor ve Kore'ye gitmeden önce ya da oradan birileriyle tanışmadan önce iletişim hakkında bazı şeyleri öğrenmeye dikkat edin. Öğrenin ki benim gibi zor durumda kalmayın sonra :D


2-Yaş

Kore'de yaş kavramı ile bizim yaş kavramımız biraz faklı. Ben duyduğumda çok şaşırmıştım ve çok mantıklı gelmişti. Şöyle ki biz yaşımızı söylerken doğum tarihimizden beri sayarak söylüyoruz. Peki ya Koreliler? Koreliler yaşlarını hep bir fazla söylerler. Meğer onlar anne karnından beri yaşlarını saymaya başlıyorlarmış!!! Yani doğduğunda hemen hemen 1 yaşında oluyorsun. Diyelim birisi 90'lı. 2016'da 26 yaşında olması gerek. Ama onların söylediği "Kore yaşım 27". Resmi kaynaklarda yaş yine bizim alışık olduğumuz gibi geçiyor ama günlük hayatta genelde 'Kore yaşlarını' söylüyorlar. Ana rahmine düştüğümüzden beri bu dünyada olduğumuzu düşünürsek, sizce de bu düşünce tarzı çok güzel değil mi??  ^^

3-Yabancı isimler

Bazı arkadaşlık sitelerinde ya da dizi-filmlerde görmüş olabilirsiniz, Koreliler kendi isimlerinden farklı olarak kendilerine yabancı isim seçmeyi severler. Kpop şarkıcılarında da sahne ismi seçilirken buna sık rastlıyoruz. Beni şaşırtan şey neden yabancı bir isme bu kadar ilgi duyduklarıydı. Yalan olmasın, ilk başta batı özentiliği falan olabilir diye düşünmedim değil (malum her dizide bir Amerika lafı geçtiğinden). Fakat sonradan düşündüm de, bazı Korece isimleri düzgün telaffuz etmek her yiğidin harcı değil ve bizim düşünceli arkadaşlarımız rahatça seslenebilmemiz için söyleyebildiğimiz isimler seçiyor olabilirler. Belki de insanların adlarını söyleyememesi canlarına tak etti ve böyle bir çözüm yolu buldular :P

Mesela iki sene önce falan, yaşadığım yerde oturan Koreliler ile tanışmıştım. Bir unnie'ye ismini sorduğumda ilk önce  'İpek' demesin mi! Beklemediğim bir şeydi ve şaşırmıştım ama şimdi düşünüyorum da bence onlara daha rahat seslenebilmemiz için kendilerince böyle bir adet edinmişler (Batıyla alakası falan yok yani). Bunu bana da Korece bir isim verdiklerinde daha iyi anladım. Çünkü adımın telaffuzu onlar için biraz zordu :D  Bu sayede onların adetlerine uydum ve kendime ikinci bir isim edindimm ^^ Artık Koreli bir çingu bana isim sorduğunda ilk söylediğim Korece ismim oluyor. ^^



Eveettt...paylaşmak istediğim birkaç ufak şeyden sonra, sizleri sıkmamak için bu yazımı burada sonlandırıyorum (yazmak istediğim bir sürü şey olmasına rağmen :D). Bunun karşılığında elimden geldiğince sık yazmaya çalışacağıma söz veriyorum. İlerki yazılarımda bu konuya da devam edeceğim için beklemede kalın, kendinize iyi bakın..Hoşçakalın... ^^




2 Nisan 2016 Cumartesi

KORE-TÜRK BENZERLİĞİ

Merhaba arkadaşlar bu yazımda size Kore-Türk kültürünün benzerliği ve ortak kökeninden, dikkatimi çeken ve bazı konularda ağzımın açık kaldığı durumlardan ve bilgilerden bahsedeceğim. Ayrıca sonuna doğru da bazı benzer örf ve adetlere değineceğim :)

1- Kore-Türk dili

Herkesin bildiği ve Türkçe derslerinde öğrendiğimiz üzere Korece ve Türkçe, Ural-Altay dil ailesinin Altay kolundan gelmekte ve bu da demek oluyor ki kökenler aynııı...Gel gelelim dile...

O yuvarlaklı kareli şekilli Kore alfabesini öğrenmeyi çoğu kişinin aklı kesmez. Hatta çoğu kişi Çince ile karıştırıp "şu bir sürü harf olan dil onların mıydı?" diye sorar (o kadar harf olmadığını belirteyim^.^). Peki sanıldığı kadar zor mu? Kesinlikle değil.. Açıkça söyleyeyim ki aynı dil ailesinde olduğumuzdan öğrenebileceğimiz EN KOLAY yabancı dildir bence kendisi (test edildi onaylandı).



Şöyle ki, Korece yazılar aynı Türkçe gibi nasıl yazılıyorsa öyle okunur. Hangi Korece harfin hangi Türkçe harfe karşılık geldiğini bilirseniz çok rahat bir şekilde okuyabilirsiniz (arada dilimizin dönmediği bir ya da iki harf olabilir belki ama hemen hemen aynı sesler var). Mesela ben Kore alfabesini internetten araştırdım ve sadece yarım saat içinde öğrendim.  (Zeki olduğumdan veya dile yatkın olduğumdan değil :D ). Aynı şekilde iki Türk arkadaşım da öğrenmek istediler ve yarım saat sonra yazıları okumaya başladıklarında dedim ki tamam...Türkçe'ye bu kadar kardeş bir dil daha olabilir mi??!

İster inanın ister inanmayın ama Koreli bir arkadaşıma da Türkçedeki ekleri ve cümle yapısını en en fazla bir saat içinde öğrettiğimi söyleyebilirim. Yani aynı şekilde Koreliler için de kolay bir dil olduğu kesin. ;)

2-Kore-Türk kökeni

Şans eseri, bir gün eski tarih atlasımı karıştırırken bir baktım ki ne göreyim!! Kutluk Devleti bugünkü Kore topraklarında! Ve işte dedim ki Türk-Kore kültür birliğinin bir kanıtı daha... Orta Asya'dan göç ettiğimizi bilsem de bu kadar dip dibe yaşadığımızı gördüğümde de şaşırmadan edemedim^^


 


Diğer eski Türk devletleri Kore topraklarının kıyısından köşesinden geçmiş ve sadece komşu olarak kalmış olsalar da, İkinci Göktürk yani Kutluk Devletinin o topraklarda yaşamış olması geçmişteki kültürel birliktelik ve etkileşim olasılığımızı daha da artırıyor. O topraklarda gerek komşu olarak, gerekse bir arada yaşamamız da aradaki benzerlikleri kanıtlıyor diyebiliriz. ^^

3-Ortak örf ve adetler

Çoğumuz Kore'nin başarılı tarihi dizilerini izlemişizdir. İzlemesek bile illaki Türk kanallarında görmüşüzdür. Bu dizilerde en çok dikkatimi çeken şey onların eski tarihi dönemiyle (örneğin Joson Hanedanlığı zamanları) Osmanlı dönemi toplum yapısının çok benzerlik göstermesi: Kadınların davranışları (oturup kalkmalarına dikkat etmeleri, bir erkekle konuşurken mesafeli olmaları vb.), kralla kraliçenin ayrı odaları, kapılarda bekleyen ve biri içeri gireceği zaman açan görevliler, kadınların günümüzdekinden daha kapalı giyinmesi ve bacağı bile görünse büyük olay olması, kadının yönetimdeki ve toplumdaki yeri vesaire..... Ne olursa olsun, tarih Orta Asya'dan göç etmemize ve mesafelerin artmasına vesile olmuş olsa da, ortak kültürümüzün bir parçasının, belki de ufak kırıntılarının hala yaşadığını kolayca görebileceğimizi düşünüyorum. ^^

Çok uzatmadan sonlandırıp Kore-Türk farklılıklarını ve birkaç deneyimimi anlatacağım diğer yazım için söz vererek müsaadenizi istiyorum. Sonraki yazıda görüşmek üzere, kendinize cici bakın, takipte kalın...^^





1 Nisan 2016 Cuma

Blog Hakkında


"Dikkat! Kore Çıkabilir!" isimli bu blog Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampüsü TUR 102 Türkçe II dersinin projesi olarak Ayşegül Felek tarafından hazırlanmıştır.




Annyeong çingular ben Ayşegül :) Aklımda blog açma fikri var mıydı derseniz cevap hayır olur :D Fakat her zaman Kore ile ilgili gördüğüm ve öğrendiğim şeyleri  birilerine anlatmak için çıldırdım resmen. Annemi ve arkadaşlarımı esir aldım, onlara anlattım (hepiniz yaptınız biliyorum) :D  Sonunda Türkçe hocamın verdiği bu proje vesilesiyle parmaklıklardan kurtulmuş gibi hissediyorum  :) 

Hepimiz bir Güney Kore dalgasıdır tutturup gidiyoruz. Her tarafta Kore dizileri, Kore filmleri, üstüne üstlük bu dizi ve filmlerin Türk ve yabancı uyarlamaları... Etrafımız Kore kültürü ile donatılmış durumda. Bu kültürle etkileşim arttıkça daha da çok şey öğreniyoruz. Ben de büyük bir Kore 'takipçi'si olduğumdan (bazı konularda belki hayranı diyebiliriz-özellikle film ve dizi) çoğu yerde göremediğim, kendi gözlemlediğim ve keşfettiklerimi sizle paylaşmak istiyorum :)


Biliyorum ki benim gibi dolu insan var ve sen de onlardan biriysen eğer,  birlikte keşfedeceğimiz çok şey var demektir. Biliyoruz ki her şey paylaştıkça çoğalır... :)


O zaman Kore rüzgarlarını hissetmeye hazır mıyız?..^^